Buca İlçesi
Turkey /
Izmir /
World
/ Turkey
/ Izmir
/ Izmir
ilçe, belde, belediye, ikinci seviye idaresi, sırf sınırlar
• Belediye / Municipality:
www.buca.bel.tr
• Kaymakamlık / District-Governorate:
www.buca.gov.tr
Ege Bölgesi’nde, İzmir’e bağlı bir ilçe olan Buca, kuzeyinde Bornova, doğusunda Kemalpaşa, güneydoğusunda Torbalı, güney ve güneybatısında da Konak ile çevrilidir. Buca Nif Dağı’nın güney eteklerinde hafif engebeli bir arazide kurulmuştur. İlçe topraklarındaki Tıngırtepe, Zeytintepe, Koşutepesi ve Karacaağaç Tepeleri belli başlı yükseltilerdir. Bunun dışında kalan alanlar oldukça düz tarım alanlarıdır. Nif Dağı’ndan kaynaklanan Melez Çayı Halkapınar’da denize dökülürken ilçe topraklarını da sulamaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 38 metredir. İlçede Akdeniz İklimi hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak, kışlar ılık ve bol yağışlı geçmektedir. Yıllık sıcaklık ortalaması 26-27 0C’dir.
Antik Çağda Buca yöresinde bir yerleşme olduğu, Buca’nın kuzeydoğusunda 1868 yılında ortaya çıkarılan ve British Museum’a nakledilen Antik döneme ait bir kadın büstünden anlaşılmaktadır. Büst insan ölçeğinden büyüktür ve malzeme ile işçilik kalitesi düşüktür. Yine bazı kaynaklara göre M.Ö. 630 yılında Lidyalıların İzmir’e saldırısından sonra halk civardaki köylere, bu arada Buca, Dereköy, Kangölü, Kozağacı yörelerine dağılarak yerleşmişlerdir.
Daha sonraki Bizans döneminde ise Buca’nın 5 km. doğusunda Lundru ya da Lundruka Çiftliği olarak anılan yerde Thriz (Meşe) adında bir köy bulunmaktaydı. Kangölü, Kozağacı civarında tuğla, işlenmiş mermer parçaları, kırılmış sütunlar, üzerinde Bizans haçı kabartmaları bulunan sütun başlıkları, Antik Artemis Mabedi’ne ait olduğu sanılan mermer yer döşemeleri, yine Kangölü Vadisi’ndeki mağaralarda Bizans dönemine ait mermer masa ve oturma yerleri, insan kemikleri ile dolu testiler, Forbes Köşkü civarında Bizans sikkeleri ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan başka, Kançeşme (şimdiki Gürçeşme) yolu üzerindeki Karakapı Mevkii’ndeki Roma Kalesi kalıntıları, Buca’nın Kangölü yöresinde ve Paradiso’nun batısında, Meles Çayı üzerindeki Roma, bunların daha kuzeyindeki Bizans su kemerleri, Antik çağda bu yörede oldukça gelişmiş yerleşmeler bulunduğunu ortaya çıkarmıştır.
Buca adının nereden geldiği hakkındaki bilgiler ise birer varsayımdan öteye gidememektedir. 1235 yılında İznik Devleti (Dukas Vatidis) Kralı İoyanis, Lenvon Manastırı sınırlarını tesbit ettirirken Kohi denen ve Kral yolu yakınında bir yerleşme adı geçmektedir. Kohi eski Yunancada bir kapalı açının iç tarafı, dibi anlamına gelmektedir. Yeni Yunancada Kohi, Gonia olmuş, daha sonra Bugia ve giderek Buca’ya dönüşmüştür. Buca sözcüğü Batı edebiyatında Boudja, Budjia, Bougieh ve Borja gibi değişik şekilde yazılmıştır. Bunlardan Boudja en yaygın kullanılmış olanıdır. Buca adı ilk olarak Fransız Konsoloshanesi’nin deprem dolayısıyla Buca’ya nakledildiği 1688 yılında, Konsoloshane kayıtlarında görülmektedir.
Buca’nın yakın tarihte bir Rum köyü olduğu belirtilmektedir. Rumlarla hemen aynı zamanda görülen Avrupalı iş adamları ve bunların aileleri de İzmir yöresinde ve bu arada Buca’da yerleşmişler, Buca’nın gelişip zenginleşmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Yakın tarihimizde gayrimüslim nüfusun ve Levanten adıyla anılan kesimin egemen sosyal sınıf halinde etkinlik kazanması Osmanlı yönetiminin ilk dönemlerdeki politikasına uzanmaktadır. Fatih Sultan Mehmet işgal ettiği bölgelerdeki çeşitli millet ve mezheplere bağlı grupları kendi içlerinde örgütleyerek bir ruhani lidere bağlamakla onlara, kolay karşı konamayacak bir şeref bahsetmiş olmakta, böylece kontrolü altına almayı tasarlıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, devletin ekonomik ve siyasal politikasında İzmir'de önemli bir rol oynamıştır. Buca'daki konut mimarisinde önemli yeri bulunan toplum kesimine verilen Levanten adının bu dönemde oluştuğu bilinmektedir. Fransızca Lever (doğmak ya da doğu) sözcüğünden üretilen Levant, Doğu Akdeniz ülkelerine verilen isimdir.
17. Yüzyılda güçlenmeye başlayan sömürgecilik akımı 18. yüzyıl ortalarından sonra hızlanmıştır. İngiltere ana yurdu, endüstri devriminin başlamasıyla bir ekonomik ve sosyal bunalım içerisine girmiştir. Kuzey Amerika'daki İngiliz sömürgelerinin bağımsızlık savaşında başarıya ulaşmaları, Avustralya'nın Napolyon'dan önce davranıp İngiliz egemenliğine geçmesine yol açmıştır. Afrika'nın yer altı ve yerüstü zenginlikleri yağmalanmaktadır. Böylece yaşamanın güçleştiği İngiltere halkı için sömürge ya da yarı sömürge ülkelerine göç ederek orada iş tutmak, 19. yüzyılda artık bir gelenek haline gelmiştir. Bir yüzyıl önceki sürgün politikası artık yerini, hükümetlerce desteklenen bir göç politikasına bırakmıştır. Ancak bu göçlerle anavatandan ayrılanlar, başka toplumlarla karışıp İngiltere'den kopmak şöyle dursun, aksine devletin de desteğiyle gittikleri yere İngiltere'yi de götürmekte ve İngiltere İmparatorluğu, üzerinde güneşin batmadığı bir görkeme ulaşmaktadır. İzmir'e gelip iş tutan ve yerleşen İngiliz, Fransız, Hollandalı, İtalyan ve diğer Levanten ailelerden meydana gelen toplum, Buca'da bir ortak kültür oluşturmuştur. Bu toplum içerisinde özellikle İngilizlerin Buca'da yoğunlaştıkları görülmektedir. Buca'da bir St. Jean Baptist Kilisesi yaptırma fikri ilk defa 1805 yılında Bornova'daki Fransiskan rahipleri tarafından ortaya atılmış, 1815 yılında Buca'da oturan beşyüz kadar Katolik nüfus için yaptırılan ibadet yeri 1840 yılında Roma Kilisesi tarafından geliştirilmiş ve bir papaz atanmıştır. Bu kilise günümüzde de kullanılmaktadır. Aynı şekilde, Buca'daki Protestan toplumu tarafından 1838 yılında kurulan kilise, 1865 yılında cemaattan toplanan bağışlarla bugünkü hâli ile yeniden yapılmıştır.
Buca'da 1870 yılında kız ve erkek olmak üzere çeşitli yabancı okulları mevcuttu. Buca tarihinde önemli bir olgu, 1860 yılında İngiliz Aydın Demiryolu (Otoman Railways) Şirketi tarafından, Türkiye’nin ilk iki demiryolu bağlantısından biri olan İzmir-Aydın tren yolunun Buca’ya uzatılmasıdır. Parasido (şimdiki Şirinyer)’dan ayrılan bir hat Buca’ya bağlanmış, bundan sonra bu şirketin üst düzey yöneticilerini Buca’ya yerleşmesiyle banliyönün yaşantısı daha da canlanmıştır. Tren yoluyla bağlantılı olarak bir başka gelişmede 1856 yılında Paradiso-Buca arasındaki bir düzlükte, Bornovalı Whittall ve Bucalı Rees ailelerinin öncülüğünde yaptırılan at koşusu alanındaki yarışların, tren yolunun yapımından sonra muntazam olarak başlatılmasıdır. Atlara meraklı Sultan Abdülaziz Mısır'a yaptığı geziden dönüşünde İzmir’e uğramış ve 24 Nisan 1863’te Buca’ya gelerek at yarışlarını seyretmiştir.
Hıristiyan toplumun bu dönemdeki etkinliğini gösteren bir olay da devlet başkanının bu gezisinde İzmir’de kaldığı üç geceden ikisini Bornova’da Charleton Whittall adlı İngiliz ailesinin mâlikanesinde, birini de Buca’da Dimonstanis Baltacı adlı Rum ailesinin mâlikanesinde geçirmiş olmasıdır. Buca daha önce değinildiği gibi, bir Rum köyü olarak tarih sahnesinde belirmiş, giderek Levanterler ve özellikle İngilizlerin büyük mâlikaneler yaptırarak yerleştikleri bir banliyö niteliği kazanmıştır. Buca da Müslüman Türklerin Yukarı Mahalle'de Tıngır Tepe eteklerinde oturdukları bilinmektedir. Hıristiyan grupların ise belli bölgelerde yoğunlaştıklarını söylemek zordur. Bugünkü Atadan Caddesi, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde İstasyon Caddesi olarak bilinmekteydi. Ondan önceki adı ise Kommenler Sokağı iken Buca'nın önce gelen eşrafından Ispartılıyan tarafından Kançeşme yoluyla birlikte onartıldıktan sonra Ispartalı Bulvarı ya da sadece Bulvar adını almıştı. Aşağı Mahalle’nin Bulvar üzerinde ve civarında çoğu hacı olan Sakızlı zenginlerin evleri bulunuyordu. Bulvar daha aşağıda ikiye ayrılıyor, solda Soğuksu'ya sağda Işın Sineması’na uzanıyordu. Sinema karşısında Griziyotis'in birahanesi, Forbes'in Köşkü’ne doğru da Pagoda isimli çay bahçesi bulunuyordu. Yolun bu kısmı kız ve erkek gençlerin gezinti yeriydi. Tam kesin olmamakla beraber bu civarda bir de tiyatro bulunduğu sanılmaktadır. Buca'daki Rum nüfusun belli zamanlarda ve bazı olayların etkisiyle dalga dalga geliştiği görülüyor. 1770 yılında sonra Mora'daki Orlof isyanından kaçarak Mora'dan ve (başta Sakız olmak üzere) Ege adalarından Anadolu'ya göçen 60.000 kadar nüfus İzmir yöresindeki köylerde ve bu arada Hacılar ve Buca'da yerleştirmiştir. Benzer türde bir ikinci toplu göç olayı 1826-1827 de İbrahim Paşa'nın Mora'daki isyanı bastırmasını izleyen tarihlerde tekrarlanmıştır. Buca yönetimsel olarak Seydi Köy ilçesine bağlı bulunmaktaydı ve bir başçavuş kumandasında küçük bir birlik güvenliği sağlamakla görevliydi. Belediye başkanı genellikle Rum kesimden seçilmiştir. Belediye başkanları, meclis üyeleri, muhtarlar İzmir Valisi tarafından tayin edilirdi.
Buca'da tiyatro faaliyetleri yoğundu. Eski Yunan stilindeki Apollo Açıkhava Tiyatrosu 1820’lerden itibaren amatör ve profesyonel grupların oyunlarına sahne olmuştu. İzmir'in aristokrat Rum sosyetesi Buca'daki oyunlara büyük rağbet gösteriyordu. İzmir'de atletik faaliyetler de çok gelişmişti. Futbol kulüpleri arasında turnuvalar düzenleniyordu. Eski ya da Yakınçağ’da, az da olsa, Buca'da bir Türk toplumunun yaşadığı kesindir. 1821 yılında Yunanlıların başlattığı, Balkan ülkelerinin Osmanlı İmparatorluğu’ndan korkma hareketi ile birlikte, bu yöreden Anadolu'ya göçlerin başladığı bilinmektedir. 1877-1878 yılında Bulgarlar tarafından Bulgaristan'daki Türklere karşı girişilen şiddet eylemleriyle birlikte bu göçler kitle göçüne dönüşmüştür. 1912-1913 yılında meydana gelen Balkan Savaşı’nda bu hareket daha da hızlanmıştır. Bu dönemlerde Rumeli göçmenlerinden küçük bir grubun Buca'ya gelerek kentin kuzeyindeki Tıngır Tepe eteklerinde yerleştikleri sanılmaktadır. Daha önce Selânik'in Yaylacık Köyü’nden göçerek Buca'ya yerleşenlerin oluşturduğu Yaylacık Mahallesi bu dönemde gelişmiştir. İstiklâl Savaşın'dan sonra “mübadele” anlaşmaları yapılmış ve geride bırakılan mülkler karşılıklı değerlendirilmiştir. 1924 yılında Mustafa Kemal Paşa'ya yakın idarecilerden ve İzmir' de valilik yapmış Şark Vilâyetleri Umum Müfettişi Tahsin (Uzer) Bey'in önerisi benimsenerek bir bölüm mübadil daha Buca'da iskân edilmiştir. Cumhuriyet döneminde 1950’li yıllara kadar Buca eski kentsel yapısını ve ölçeğini korumuş, Aşağı Mahalle daha çok memur, iş adamı aileleri, Yukarı Mahalle ise genellikle tarımla uğraşan göçmen kesimin yerleşme alanları olarak yaşamını sürdürmüştür.
İlçede en önemli yapılardan birisi, bölgenin güneyinde Melez Çayı’na bakan bir arazide 1912 yılında Amerikalılar tarafından kurulmuş olan Amerikan Koleji’dir. Türkiye'nin başbakanlarından Adnan Menderes bu kolejden mezun olmuştur. Eski adıyla Kızılçullu Amerikan Koleji daha sonra devlete devredilmiş, bir süre Köy Enstitüsü olarak eğitim vermiştir. Bugün NATO Karargâhı olarak kullanılmaktadır.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Yunanlıların İzmir’i işgali sırasında 17 Mayıs 1919 günü Buca da işgale uğramıştır. Kurtuluş Savaşı’nın sonunda 9 Eylül 1922 günü İzmir ile birlikte bu işgalden kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ilk belediyesi kurulmuş, 1989 yılına kadar İzmir Belediyesi Şube Müdürlüğü olarak yönetilmiştir. İzmir merkez ilçeye bağlı 20 mahalle ve 4 köy yapılan bir düzenleme ile birleştirilmiş ve 1987 yılında Buca ilçe konumuna getirilmiştir.
www.buca.bel.tr
• Kaymakamlık / District-Governorate:
www.buca.gov.tr
Ege Bölgesi’nde, İzmir’e bağlı bir ilçe olan Buca, kuzeyinde Bornova, doğusunda Kemalpaşa, güneydoğusunda Torbalı, güney ve güneybatısında da Konak ile çevrilidir. Buca Nif Dağı’nın güney eteklerinde hafif engebeli bir arazide kurulmuştur. İlçe topraklarındaki Tıngırtepe, Zeytintepe, Koşutepesi ve Karacaağaç Tepeleri belli başlı yükseltilerdir. Bunun dışında kalan alanlar oldukça düz tarım alanlarıdır. Nif Dağı’ndan kaynaklanan Melez Çayı Halkapınar’da denize dökülürken ilçe topraklarını da sulamaktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 38 metredir. İlçede Akdeniz İklimi hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak, kışlar ılık ve bol yağışlı geçmektedir. Yıllık sıcaklık ortalaması 26-27 0C’dir.
Antik Çağda Buca yöresinde bir yerleşme olduğu, Buca’nın kuzeydoğusunda 1868 yılında ortaya çıkarılan ve British Museum’a nakledilen Antik döneme ait bir kadın büstünden anlaşılmaktadır. Büst insan ölçeğinden büyüktür ve malzeme ile işçilik kalitesi düşüktür. Yine bazı kaynaklara göre M.Ö. 630 yılında Lidyalıların İzmir’e saldırısından sonra halk civardaki köylere, bu arada Buca, Dereköy, Kangölü, Kozağacı yörelerine dağılarak yerleşmişlerdir.
Daha sonraki Bizans döneminde ise Buca’nın 5 km. doğusunda Lundru ya da Lundruka Çiftliği olarak anılan yerde Thriz (Meşe) adında bir köy bulunmaktaydı. Kangölü, Kozağacı civarında tuğla, işlenmiş mermer parçaları, kırılmış sütunlar, üzerinde Bizans haçı kabartmaları bulunan sütun başlıkları, Antik Artemis Mabedi’ne ait olduğu sanılan mermer yer döşemeleri, yine Kangölü Vadisi’ndeki mağaralarda Bizans dönemine ait mermer masa ve oturma yerleri, insan kemikleri ile dolu testiler, Forbes Köşkü civarında Bizans sikkeleri ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan başka, Kançeşme (şimdiki Gürçeşme) yolu üzerindeki Karakapı Mevkii’ndeki Roma Kalesi kalıntıları, Buca’nın Kangölü yöresinde ve Paradiso’nun batısında, Meles Çayı üzerindeki Roma, bunların daha kuzeyindeki Bizans su kemerleri, Antik çağda bu yörede oldukça gelişmiş yerleşmeler bulunduğunu ortaya çıkarmıştır.
Buca adının nereden geldiği hakkındaki bilgiler ise birer varsayımdan öteye gidememektedir. 1235 yılında İznik Devleti (Dukas Vatidis) Kralı İoyanis, Lenvon Manastırı sınırlarını tesbit ettirirken Kohi denen ve Kral yolu yakınında bir yerleşme adı geçmektedir. Kohi eski Yunancada bir kapalı açının iç tarafı, dibi anlamına gelmektedir. Yeni Yunancada Kohi, Gonia olmuş, daha sonra Bugia ve giderek Buca’ya dönüşmüştür. Buca sözcüğü Batı edebiyatında Boudja, Budjia, Bougieh ve Borja gibi değişik şekilde yazılmıştır. Bunlardan Boudja en yaygın kullanılmış olanıdır. Buca adı ilk olarak Fransız Konsoloshanesi’nin deprem dolayısıyla Buca’ya nakledildiği 1688 yılında, Konsoloshane kayıtlarında görülmektedir.
Buca’nın yakın tarihte bir Rum köyü olduğu belirtilmektedir. Rumlarla hemen aynı zamanda görülen Avrupalı iş adamları ve bunların aileleri de İzmir yöresinde ve bu arada Buca’da yerleşmişler, Buca’nın gelişip zenginleşmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Yakın tarihimizde gayrimüslim nüfusun ve Levanten adıyla anılan kesimin egemen sosyal sınıf halinde etkinlik kazanması Osmanlı yönetiminin ilk dönemlerdeki politikasına uzanmaktadır. Fatih Sultan Mehmet işgal ettiği bölgelerdeki çeşitli millet ve mezheplere bağlı grupları kendi içlerinde örgütleyerek bir ruhani lidere bağlamakla onlara, kolay karşı konamayacak bir şeref bahsetmiş olmakta, böylece kontrolü altına almayı tasarlıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, devletin ekonomik ve siyasal politikasında İzmir'de önemli bir rol oynamıştır. Buca'daki konut mimarisinde önemli yeri bulunan toplum kesimine verilen Levanten adının bu dönemde oluştuğu bilinmektedir. Fransızca Lever (doğmak ya da doğu) sözcüğünden üretilen Levant, Doğu Akdeniz ülkelerine verilen isimdir.
17. Yüzyılda güçlenmeye başlayan sömürgecilik akımı 18. yüzyıl ortalarından sonra hızlanmıştır. İngiltere ana yurdu, endüstri devriminin başlamasıyla bir ekonomik ve sosyal bunalım içerisine girmiştir. Kuzey Amerika'daki İngiliz sömürgelerinin bağımsızlık savaşında başarıya ulaşmaları, Avustralya'nın Napolyon'dan önce davranıp İngiliz egemenliğine geçmesine yol açmıştır. Afrika'nın yer altı ve yerüstü zenginlikleri yağmalanmaktadır. Böylece yaşamanın güçleştiği İngiltere halkı için sömürge ya da yarı sömürge ülkelerine göç ederek orada iş tutmak, 19. yüzyılda artık bir gelenek haline gelmiştir. Bir yüzyıl önceki sürgün politikası artık yerini, hükümetlerce desteklenen bir göç politikasına bırakmıştır. Ancak bu göçlerle anavatandan ayrılanlar, başka toplumlarla karışıp İngiltere'den kopmak şöyle dursun, aksine devletin de desteğiyle gittikleri yere İngiltere'yi de götürmekte ve İngiltere İmparatorluğu, üzerinde güneşin batmadığı bir görkeme ulaşmaktadır. İzmir'e gelip iş tutan ve yerleşen İngiliz, Fransız, Hollandalı, İtalyan ve diğer Levanten ailelerden meydana gelen toplum, Buca'da bir ortak kültür oluşturmuştur. Bu toplum içerisinde özellikle İngilizlerin Buca'da yoğunlaştıkları görülmektedir. Buca'da bir St. Jean Baptist Kilisesi yaptırma fikri ilk defa 1805 yılında Bornova'daki Fransiskan rahipleri tarafından ortaya atılmış, 1815 yılında Buca'da oturan beşyüz kadar Katolik nüfus için yaptırılan ibadet yeri 1840 yılında Roma Kilisesi tarafından geliştirilmiş ve bir papaz atanmıştır. Bu kilise günümüzde de kullanılmaktadır. Aynı şekilde, Buca'daki Protestan toplumu tarafından 1838 yılında kurulan kilise, 1865 yılında cemaattan toplanan bağışlarla bugünkü hâli ile yeniden yapılmıştır.
Buca'da 1870 yılında kız ve erkek olmak üzere çeşitli yabancı okulları mevcuttu. Buca tarihinde önemli bir olgu, 1860 yılında İngiliz Aydın Demiryolu (Otoman Railways) Şirketi tarafından, Türkiye’nin ilk iki demiryolu bağlantısından biri olan İzmir-Aydın tren yolunun Buca’ya uzatılmasıdır. Parasido (şimdiki Şirinyer)’dan ayrılan bir hat Buca’ya bağlanmış, bundan sonra bu şirketin üst düzey yöneticilerini Buca’ya yerleşmesiyle banliyönün yaşantısı daha da canlanmıştır. Tren yoluyla bağlantılı olarak bir başka gelişmede 1856 yılında Paradiso-Buca arasındaki bir düzlükte, Bornovalı Whittall ve Bucalı Rees ailelerinin öncülüğünde yaptırılan at koşusu alanındaki yarışların, tren yolunun yapımından sonra muntazam olarak başlatılmasıdır. Atlara meraklı Sultan Abdülaziz Mısır'a yaptığı geziden dönüşünde İzmir’e uğramış ve 24 Nisan 1863’te Buca’ya gelerek at yarışlarını seyretmiştir.
Hıristiyan toplumun bu dönemdeki etkinliğini gösteren bir olay da devlet başkanının bu gezisinde İzmir’de kaldığı üç geceden ikisini Bornova’da Charleton Whittall adlı İngiliz ailesinin mâlikanesinde, birini de Buca’da Dimonstanis Baltacı adlı Rum ailesinin mâlikanesinde geçirmiş olmasıdır. Buca daha önce değinildiği gibi, bir Rum köyü olarak tarih sahnesinde belirmiş, giderek Levanterler ve özellikle İngilizlerin büyük mâlikaneler yaptırarak yerleştikleri bir banliyö niteliği kazanmıştır. Buca da Müslüman Türklerin Yukarı Mahalle'de Tıngır Tepe eteklerinde oturdukları bilinmektedir. Hıristiyan grupların ise belli bölgelerde yoğunlaştıklarını söylemek zordur. Bugünkü Atadan Caddesi, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde İstasyon Caddesi olarak bilinmekteydi. Ondan önceki adı ise Kommenler Sokağı iken Buca'nın önce gelen eşrafından Ispartılıyan tarafından Kançeşme yoluyla birlikte onartıldıktan sonra Ispartalı Bulvarı ya da sadece Bulvar adını almıştı. Aşağı Mahalle’nin Bulvar üzerinde ve civarında çoğu hacı olan Sakızlı zenginlerin evleri bulunuyordu. Bulvar daha aşağıda ikiye ayrılıyor, solda Soğuksu'ya sağda Işın Sineması’na uzanıyordu. Sinema karşısında Griziyotis'in birahanesi, Forbes'in Köşkü’ne doğru da Pagoda isimli çay bahçesi bulunuyordu. Yolun bu kısmı kız ve erkek gençlerin gezinti yeriydi. Tam kesin olmamakla beraber bu civarda bir de tiyatro bulunduğu sanılmaktadır. Buca'daki Rum nüfusun belli zamanlarda ve bazı olayların etkisiyle dalga dalga geliştiği görülüyor. 1770 yılında sonra Mora'daki Orlof isyanından kaçarak Mora'dan ve (başta Sakız olmak üzere) Ege adalarından Anadolu'ya göçen 60.000 kadar nüfus İzmir yöresindeki köylerde ve bu arada Hacılar ve Buca'da yerleştirmiştir. Benzer türde bir ikinci toplu göç olayı 1826-1827 de İbrahim Paşa'nın Mora'daki isyanı bastırmasını izleyen tarihlerde tekrarlanmıştır. Buca yönetimsel olarak Seydi Köy ilçesine bağlı bulunmaktaydı ve bir başçavuş kumandasında küçük bir birlik güvenliği sağlamakla görevliydi. Belediye başkanı genellikle Rum kesimden seçilmiştir. Belediye başkanları, meclis üyeleri, muhtarlar İzmir Valisi tarafından tayin edilirdi.
Buca'da tiyatro faaliyetleri yoğundu. Eski Yunan stilindeki Apollo Açıkhava Tiyatrosu 1820’lerden itibaren amatör ve profesyonel grupların oyunlarına sahne olmuştu. İzmir'in aristokrat Rum sosyetesi Buca'daki oyunlara büyük rağbet gösteriyordu. İzmir'de atletik faaliyetler de çok gelişmişti. Futbol kulüpleri arasında turnuvalar düzenleniyordu. Eski ya da Yakınçağ’da, az da olsa, Buca'da bir Türk toplumunun yaşadığı kesindir. 1821 yılında Yunanlıların başlattığı, Balkan ülkelerinin Osmanlı İmparatorluğu’ndan korkma hareketi ile birlikte, bu yöreden Anadolu'ya göçlerin başladığı bilinmektedir. 1877-1878 yılında Bulgarlar tarafından Bulgaristan'daki Türklere karşı girişilen şiddet eylemleriyle birlikte bu göçler kitle göçüne dönüşmüştür. 1912-1913 yılında meydana gelen Balkan Savaşı’nda bu hareket daha da hızlanmıştır. Bu dönemlerde Rumeli göçmenlerinden küçük bir grubun Buca'ya gelerek kentin kuzeyindeki Tıngır Tepe eteklerinde yerleştikleri sanılmaktadır. Daha önce Selânik'in Yaylacık Köyü’nden göçerek Buca'ya yerleşenlerin oluşturduğu Yaylacık Mahallesi bu dönemde gelişmiştir. İstiklâl Savaşın'dan sonra “mübadele” anlaşmaları yapılmış ve geride bırakılan mülkler karşılıklı değerlendirilmiştir. 1924 yılında Mustafa Kemal Paşa'ya yakın idarecilerden ve İzmir' de valilik yapmış Şark Vilâyetleri Umum Müfettişi Tahsin (Uzer) Bey'in önerisi benimsenerek bir bölüm mübadil daha Buca'da iskân edilmiştir. Cumhuriyet döneminde 1950’li yıllara kadar Buca eski kentsel yapısını ve ölçeğini korumuş, Aşağı Mahalle daha çok memur, iş adamı aileleri, Yukarı Mahalle ise genellikle tarımla uğraşan göçmen kesimin yerleşme alanları olarak yaşamını sürdürmüştür.
İlçede en önemli yapılardan birisi, bölgenin güneyinde Melez Çayı’na bakan bir arazide 1912 yılında Amerikalılar tarafından kurulmuş olan Amerikan Koleji’dir. Türkiye'nin başbakanlarından Adnan Menderes bu kolejden mezun olmuştur. Eski adıyla Kızılçullu Amerikan Koleji daha sonra devlete devredilmiş, bir süre Köy Enstitüsü olarak eğitim vermiştir. Bugün NATO Karargâhı olarak kullanılmaktadır.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Yunanlıların İzmir’i işgali sırasında 17 Mayıs 1919 günü Buca da işgale uğramıştır. Kurtuluş Savaşı’nın sonunda 9 Eylül 1922 günü İzmir ile birlikte bu işgalden kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ilk belediyesi kurulmuş, 1989 yılına kadar İzmir Belediyesi Şube Müdürlüğü olarak yönetilmiştir. İzmir merkez ilçeye bağlı 20 mahalle ve 4 köy yapılan bir düzenleme ile birleştirilmiş ve 1987 yılında Buca ilçe konumuna getirilmiştir.
Wikipedia makalesi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Buca
Nearby cities:
Koordinatlar (Enlem ve Boylam): 38°20'25"N 27°14'54"E
- Simav 177 km
- Seydikemer İlçesi 231 km
- Dinar 237 km
- Gelibolu İlçesi 278 km
- Tepebaşı 315 km
- Emirdağ İlçesi 336 km
- Nallıhan İlçesi 383 km
- Kızılcahamam İlçesi 508 km
- Lefkoşa İlçesi 583 km
- İskele İlçesi 636 km
- 29 Ekim Mah. 2.2 km
- Kent Ormanı 9 km
- Pınarbaşı 10 km
- Nif Dağı (Olimpos - 1510m) 11 km
- Bornova İlçesi 14 km
- İzmir Büyükşehir Belediyesi 17 km
- Torbalı İlçesi 22 km
- Menderes İlçesi 24 km
- Kemalpaşa Ovası 25 km
- Kemalpaşa 25 km